31 Temmuz 2022

Kadını Kurtarmak Herşeyi Kurtarmaktır

 


 

 Kadınlarımızı kurtarmalıyız çünkü kadınlarımızı kurtarırsak; her şeyi kurtarabiliriz. Nasıl yani derseniz? 

    Şöyle ki;

    Kadınlarımızı kurtarırsak, ülkemizi, devletimizi, çocuklarımızı, toprağımızı, nesilleri,örflermizi, adetlerimizi,geleceğimizi, kendimizi kısacası herşeyimizi kurtarabiliriz. 

        Peki kadınlarımızı neyden yada nelerden kurtarmalıyız?;

    Kadınlarımızı; güzelleşme adına kozmetik,temizlik adına kimya,moda adına israf ve savurganlıktan, modernlik adına kullanışlı obje olma rolünden, kadın hakları adına kullanılmaktan, sanat adına cinsel obje olarak kullanılmaktan,eşitlik adına fiziksel ve meta olarak kullanılmaktan,özgürleşme adına kölelikten,vücutları ile bazı sektörlere köle olmaktan, kendi cinsi dahil herkesi kıskanma dürtüsünden, komşumun,arkadaşımın, akranımın, onun bunun şunun var benim neden yok heva hevesinden ve hırsından vb. düşünce ve davranışlarından kurtarmalıyız. 

    Bu listeye eklenecek daha çok şey olabilir ama ana hatları ile bu konu başlıklarında ilerleme sağlayabilirsek ülke ve millet olarak daha iyi olacağız. Yoksa bu gidişatla işimiz çok zor. Bana göre bundan yüz elli sene önce kadınlarımızı kaybetmeye başlamamız ile bence İmparatorluk olan Osmanlı Devletimizi kaybetmek(tek sebebi olmamakla beraber bence sebeplerinden biri) zorunda kalmışız, bu sefer ise belki kağıt üstünde bir devletimiz olur ama üzerinde yaşayanların da sadece adı Türk Milleti veya Müslüman Türk Milleti olur. Sözde bağımsız bir devlet olabiliriz ama hiç bir zaman bağımsız olamayız. Adımız Türk ve Müslüman olabilir ama ne Türklükle ne de Müslümanlıkla alakamız olur.

     Yukarı da söylediğim kurtarmamız gerekenler konu başlıklarının her birinin çok ayrıntılı bir şekilde ele alınması gerekir. Zaman zaman bu konular la ilgili görüşlerimi yazılarımla sizlerle paylaşacağım.

27 Temmuz 2022

İşbaşı Eğitim Programının Yanlışları

 


    Türkiye İş Kurumu istihdamı desteklemek amacıyla İşbaşı Eğitim Programı(İEP) uyguluyor. Maaselef ülkemizde yasalarla yapılan yada devlet kurumları tarafından yapılan uygulamarın çoğunda ya aşırı iyi niyetten ya da yasa uygulayıcı meslek ve sektör tecrübe ve bilgi eksiliği(işin mutfağını bilmeme)nden kaynaklana yanlışlar suistimaller yaşanıyor.

    İşkur İEP de bu uygulamalardan biri bana. İEP den yararlanması geren iş arayan ve işveren tarafları olduğu kadar yararlanmaması gereken iş arayan ve işveren de çok var. Benim değinmek istediğim konu ise yararlanmaması gereken işverenler olacak. 

    Bunlardan başlıca kriter olarak bahsetmem gerekirse, ulusal olan şirketler yararlanmamalı, her ilde şubesi,bayisi,temsilciliği olan, Türkiye'nin her yerine ve yurt dışına ürün satanlar, ve yurt dışı kökenli firmaların buradaki şirketleri faydalanmamalı.

    Bu bahsettiğim firmaların çoğu zaten çalıştırması gereken bir yada bir kaç fazla personeli, mevcut bulunan personellerinin iş yüklerini artırarak fazla personel istihdamı yapmayıp daha çok para kazanmanın derdinde. 

    İEP de şartlara göre bazı süreler var. Bu programdan yararlanan ulusal şirketler genellikle bu programdan faydalanarak istihdam ettikleri işarayan kişileri programın şartlarındaki süreler kadar çalıştırıp o süre zarfında da mevcuttaki personellerinin yıllık izin bakiyelerini eriterek sürekli çalıştırdıkları personellerinin yıllık izin ücretlerini bir nevi devlete ödettirmiş oluyorlar. Bu programı uygulamaya koyan İşkur yöneticileri bu ayrıntının farkındalarmı bilmiyorum. Ama ulusal büyük şirketlerin personel yıllık izin bakiyelerini eritmeye kullanılacak kaynağın direk iş arayan kişilere verilmesi daha adaletli olur. Büyük şirketlerinde normal ihtiyacı olup alması gereken personelleri normal yolla alması sağlanabilir. Programın adı gereği işbaşında eğitim olması gereken iş kolları hariç(ama suistimallerinin önüne geçilmesi için sıkı denetim şartı ile).

    Faydalanmaması gereken sektörlerden biri de isim vererek belirteceğim ulusal zincir marketlerdir. Bu sektörde 3 ay sürecek bir iş başı eğitimine ihtiyaç yok ve çoğunda zaten İşkurun İEP si başlamadan önce süren teorik ve uygulamalı 2 günlük eğitimler vardı. Zincir marketler eğitimli personel değil, mevcuttaki personellerinin yıllık izin bakiyelerini eritmek için bu programa katılıyorlar. Uygulamada da çok usülsüzlükler oluyor ve bunlar çok nadir tespit edilebiliyorlar. Tespit sonucu kesilen cezalar da yıllık izin bakiye erimesin deki rakamlara göre bu marketlerin işine geliyor. 

    Ulusal zincir marketler ve buna benzer sektörlerde İEP durdurulmalı milletin parası ile aç gözlü üçkağıtçı patronlar zengin edilmemelidir. Uygulanan bütün programlarda da olumlu taraflar kadar olumsuz taraflarda düşünülmeli ona göre uygulama yapılmalıdır.

    Konu ana hatları ile bu şekilde olup ayrıntıya inilirse daha farklı sorunlarda mutlaka çıkacaktır. Bütün sektörler ve uygulamalar iyi incelenmeli ve aksiyon alınmalıdır. Yetkililerin dikkatine . 


@csgbakanligi, @TurkiyeIsKurumu, @iletisim

Halil Konakçının Söylediklerine Tepkiler

 


 Halil Konakçının Söylediklerine Tepkiler 


    Malum olduğu üzere son bir haftadır Halil Konakçı hocanın söylediği sözler üzerinden bir tartışma var ve tartışmalar üzerinden  tehdit etmeler, suç duyurusun da bulunanlar başka hocayı başka ülkeye göndereceğini söyleyen hadsizler var. 

    Hocanın söylediklerine gelecek olursak, söyledikleri her bakımdan doğru. Şöyleki dini açıdan bakarsak; dinin emirlerine göre söylediği sözler doğru dinen o tarz giyinmek günahtır. İkincisi hoca adı üstünde din görevlisi haliyle bu ülkede yaşayanlar yüzde doksanın üzerinde müslüman kabul edildiği için İslam dininin kurallarına göre söylecek söylediklerini. Din görevlisi görevini yapıyor diye , hocanın söyledikleri işine gelmeyenlerin hocaya saldırmaları ve bunu biz aslında dinin emirlerini kabul etmek istemiyoruz bunu da açık açık söyleyemiyoruz biz dine değil din bize uysun isteyenlerin, yok laiklik adı altında yok kadın hakları adı altında hocaya saldırmalarını aslında hocaya değil dine saldırı olarak görüyorum. 

    Kadın hakları kılıfı ile saldıranlara cevaben diyorum ki; vakti zamanın da bir milletvekili sıfatı taşıyan hanımefendinin "Başörtüsünü eski sümerler de fahişeler takardı" diyerek bu ülkedeki ve bütün dünya daki bütün müslüman ve müslüman olmayan(bu meseleye başka yazılarda değineceğim inşaalah) başörtülü kadınlara hakaret ederken nerdeydiniz. Ya da dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başörtülüler için "Yallah Arabistan'a" sözünü ettiğinde neredeydi yalandan gösteriş kadın hakları savunuculuğunuz. Ya da sırf inancı gereği başörtüsü takıyor diye eğitim hakları ellerinden alınan engellenen mağdur edilen ikna odalarına alınan genç kızlar için neredeydiniz ey sahtekarlar. Aslında sizin derdiniz ne kadın hakları ne demokrasi sizin derdiniz İslam düşmanlığı, ben bunun farkındayım. 

    Laiklik kılıfı ile saldıranlara gelince ise, birincisi hani laiklik din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak birbirine karıştırmamak demekti. Din görevlisi dinin emrini söylüyor. Haa derseniz ki laiklik bunu söylemesine engel o zaman laiklik din karşıtlığı yada dinsizlik demektir. Ya da diyorsunuz ki Laiklik bizim için herşey den üstündür. İslamın emirlerininde üstündedir diyorsanız sizin kendinize itiraf edemediğiniz şeyi ben söyleyeyim size siz müslüman felan değilsiniz isterseniz kendinizi kandırmaya devam edebilirsiniz ama beni kandıramazsınız. 

    Üçüncü olarak hoca oradaki konuşmasında açık saçık giyinen hanımefendiler hakkında konuşur ve "Et görmekten içimiz dışımıza çıktı " gibi bir ifade kullanıyor. Kadınları et parçası olarak görüyor diye saldıranlara ise şunu demek istiyorum o hanımefendilerin açık yerleri et den değilmi? Bildiğim kadarıyla kadınlar da erkekler gibi et ve kemikten oluşmaktalar. Ayrıca öyle giyinenleri biz erkekler ve hoca et parçası olarak görmüyor o şekilde giyinmeyi tercih eden hanım efendiler kendilerini et parçası durumuna düşürüyor(üzerinde bence biraz düşünsün hanımefendiler) bence. 

     Dördüncü olarak da, hocayı başka ülkeye göndermeyi düşünenler ve hoca bunun hesabını verecek diyerek hocayı tehdit eden hadsizlere uyarım şu ki 15 Temmuz 2016 gecesi dersinizi almadınız mı. Bu insanların sabrını, hoşgörüsünü daha fazla sınamayın lütfen bu herkes için kötü olur. 

    Son olarak meselenin ayrıntılarında değinilmesi gereken çok noktalar var ve her nokta da başlı başına bir yazı konusu olacak kadar uzun. Fazla uzatmadan şunu söylemeliyim ki ülke olarak her anlamda iyi bir yer olabilmemiz için kadınlarımızı kurtarmayılız(başka bir yazı da detaylandırmayı düşünüyorum) ki ülkemiz kurtulsun.

Halil KONAKCI (@halil_konakci),  @diyanetbasin

  #halilkonakcıyalnızdeğildir

25 Temmuz 2022

Halil Konakçı Et Görmekten İçimiz

 

 



 

Halil Konakçı Et Görmekten İçimiz Dışımıza Çıktı Sözleri Hakkkındaki görüşlerim.


    Ankara Melike Hatun Camii İmam Hatibi Halil Konakçı( @halil.konakci, @halil_konakci)hoca, adı üstünde hoca yani din adamı ve din adamları dinin emirlerine göre konuşurlar. O, şu,bu ne der, alınırmı üzülürmü diye değil. 

    Öncelikle son video konuşması ki muhtemelen 22 Temmuz 2022 Cuma günkü vaaz konuşmasında değindiği basına yansıyan konuşması. Şu kadarını söyleyeyim hoca sonuna kadar haklı ve az bile söylemiş. Daha önce de Prof. Ebubekir Sofuoğlu hocaya da doğru ve gerçekleri ucundan azıcık söylediği için mahalle baskısı gelmişti.


    Halil Konakçı hocanın söylediklerine aynen katılmakla birlikte daha fazla söylemesi gerekirken yine az söylemiş hoca. Hocanın söylediklerini dini bilgilere göre değerlendirmeyecek olanlar zaten bildiklerini yapacaklar onun için onları konuya dahil olmasına gerek. Aksi ve daha fazla din düşmanlığına girer.


    Hem Halil Konakçı hocanın hem de Prof. Ebubekir Sofuoğlu hocanın söyledikleri ile daha ayrıntılı görüşlerimi ve bildiklerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. 

    Halil Konakçı hocayı ve onun gibi düşün kişiler yalnız değildir.

24 Temmuz 2022

Hastane Şehirlere Doğru Yolculuk

 Şehir Hastanelerinden, Hastane Şehirlere Doğru Yolculuk


        Teknoloji ve sanayinin gelişmesi ile insan yaşantışı da çok büyük değişimler gösterdi. Çalışma şekilleri ve saatleri, beslenme tarzı ve gıda tür ve çeşitleri, Yaşam tarzı ve buna bağlı herşeyimiz değişti ve değişmeye devam ediyor.

 

            Yeni yaşam koşulları sağlığımızı da önemli ölçüde etkilemekte. Çalışma alanlarımız da sağlığımızı etkileyen dış etmenler kimyasal ve fiziksel olarak her yerde arttı. Cep telefonları, Kablosuz ağlar, sanayi bölgelerindeki fabrikalarda kimsayasal gazlar, plastikler vb. herşey, tarımda kullanılan gübre, ilaç ve tohum beslenmede işlenmiş gıdalarda kullanılan katkı maddeleri ve koruyucular, daha fazla kazanmak ve kar elde etmek için yapılan hileler herşey insan sağlığını etkiliyor ve zamanla daha çok insan hasta oluyor ve hasta olan insanlar da daha çok hastalık oluyor. Mesala bir insan da kolesterol, astım koah, şeker, karaciğer problemi, kanser gibi bir çok hastalık olabiliyor. 

            Beslenme tarzı ve türü ve yaşam biçimi nedeniyle hasta olma yaşları da düşüyor. İnsanlar artık daha genç yaşlar da daha çok hastalanmaya başlıyor. 

 

            Hastanelerin her türlüsü; Devler hastaneleri, özel hastaneler, üniversite hastaneleri, sağlık ocakları, aile sağlığı merkezleri , diş hastanleri neredeyse her gün tıklık tıklım ve randevu alabilmek için çoğu poliklinikte iki haftadan önce randevu almak mümkün değil.

 

            Bu durum önümüzdeki 20-30 yılda daha vahim bir hal alacak kanaatindeyim. Şöyle ki; Hasta olmayan kimse kalmayacak, herkes hergün ilaç kullanıyor olacak adeta ilaç almazlarsa yaşayamacak duruma gelecekler. Haliyle bu durumda ne hastane yetecek ne de doktor.

                Bu duruma gelecek olmamızın en önemli sebeplerinden biri de benim öngörümdür, şimdinin bebekleri, çocukları sağlıklı beslenmiyorlarki. Nasıl mı dersiniz, bebeğine mama yapmaya üşenen anneler bebeklerini hazır mama ve bebe bisküvisi ile besliyorlar. O hazır mama ve bebe bisküvileri uzun raf ömrüne sahip olsun ülkenin her yerinde satılsın diye içine ne tür katku ve korucuyu maddeler katılıyor bi araştırsın bence anneler ve babalar.

              Yine aynı şekilde, ilkokul çağındaki çocuklarının beslenme çantalarına evlerinde yapacakları market ve bakkallardan satılanlardan görece daha sağlıklı bir şeyler hazırlamak yerine(kim uğraşacak onları yapmakla televizyonda dizi,film,eğlence programı, evlendirme programı,yarışma programı ve gereksiz ve saçma sapan bir sürü programı izlemek varken yada iş hayatın da koşurturmaca yaparken)  bakkal ve marketler de satılan uzun raf ömrü olsun diye içlerine katılan bir sürü katkı maddesi ve koruyucu eklenmiş bisküvi ve kekleri koyup yanına da meyveyi alıp meyve suyu yapmak yerine adeta vücutta zehir etkisi yapan adı mevye suyu olan şekerli ve katkı maddeli sularla besleniyor çocuklar. Bir de bu içeceklerin üzerinde "okul gıdası " yazanlar var.


     Aile bakanlığı(@tcailesosyal),Sağlık Bakanlığı(@saglikbakanligi), Çalışma Bakanlığı(@csgbakanligi), Milli Eğitim Bakanlığı(@tcmeb) ilgili hangi kurumlar varsa şimdiden buna bir çözüm bulmanın yollarını aramalılar. Yoksa ileri de çok geç olacak ve şehir hastaneleri değil şehirleri hastane yapsalarda çözüm bulamayacaklar vesselam. Kalın Sağlıcakla.

22 Temmuz 2022

Cuma Namazını Kurtaralım

Cuma Namazı Nasıl Kılınır 
 
Cuma Namazı Kaç Rekat Nasıl Kılınır Farzları Nelerdir
 
        Öncelikle bu yazıda değinmek istediğim cuma namazın kaç rekat ve nasıl kılındığı değil. Onları da söylemek zorundayım tabiki de esas değinmek istediğim cuma namazının kaç rekat olduğu ve nasıl kılındığını bilenlerin namazlarının bilmeyenler tarafından nasıl sakat edildiği dir.

        Yukarıda ki resim de Cuma namazı anlatılıyor. Benim yaşadıklarımdan şahit olduğum yanlış uygulamalara değineceğim,

        Birincisi kadınların Cuma namazına veya camiye gelmesi. Kadınların camiye gelmesi yada cuma namazı kılmaları konusunda fetva verecek değilim ki öyle bir bilgi birikimim ve yetkimde bu yetki ülkemizde resmi olarak Diyanet İşleri Başkanlığın da (@diyanetbasın) ve yetkili kurullarındadır. Diyanetin fetvalarını beğenmeyen ve kabul etmeyenler için se kendi inandıkları cemaat hocaları olabilir.

        Mesala ben Antalya da yaşarken Cuma namazlarını genelde Muratpaşa Camiin de kılardım. Muratpaşa Camiinin geniş bir bahçesi vardır. Cuma günleri o bahçe de cumaya gelenlerle dolduğu için Cuma namazına gelen kadınlar Camii içinde bulunan kadınlar bölümüne gidebilmek için yüzlerce erkeğin içinden geçiyorlar. Benim bildiğim kadınlar camiye gelebiliyorlar ama erkeklerden ayrı bir yerde erkeklerin onları göremediği bir yerde namaz kılabiliyorlar diye biliyorum. Aynı camii de yine Cuma günleri cenaze olduğu zamanlarda ise cenazeye gelen hanımefendilerin ve beyefendilerin uygun olmayan şekilde bahçedeki cemaatin önünden geçmeleri yüksek sesle konuşarak cemaati rahatsız etmeleri önlenmelidir. Ve bu sadece örneğini verdiğim Antalya Muratpaşa Camii için olmamalı, Diyanet İşleri Başkanlığımız İl ve İlçe Müftülükleri aracılığıyla bütün camiilerde bunu sağlamalıdır.
 
        Cuma namazların daki yanlışlardan biri de geç gelenlerin Cuma hutbesinden önce okunan iç ezanda ve sonrasında okunan ve dinlenilmesi cumanın farzından olan hutbe sırasında sünnet olan ilk sünneti kılmaya çalışmaları. İlk sünnete hangi andan sonra başlayamaz, başladı ise de nerede ve nasıl farza uymak için erken selam verip sünneti sonlandırılmalıdır bunları cemaate öğretmeliyiz. 
 
          Yine Cuma namazında gördüğüm eksikliklerden biri de namaza gelenlerin çoğu namazın içindeki farzları mekruhları bilmiyor, daha doğrusu hiç bilmiyor görme usulu ile birilerinden gördüğünü taklit ederek namaz kılanlar var. Namazın içindeki ve dışındaki farzlar da öğretilmeli insanlara.
 
            Başka bir husus ise Namaz da yada camideki giyilebilecek yada giyilmeyecek giysiler konusu insanlara öğretilmeli.
 
        Namaz kılanların önünden geçilmemesi konusu her cuma neden hatırlatılmaz imamlar tarafından anlamış değilim. Cep telefonunu kapat yada sessizse al denilebiliyorsa namaz kılanın önünden geçmeyinde denilebilir pekala. 
 
            Bunlara benze daha bir çok yanlış uygulamar var ama şuan aklıma gelenler bunlar. Başka yazı ve konularda inşallah yine değiniyor olacağım.
 
 
@diyanetbasin, @iletisim, @tcbestepe 

 

20 Temmuz 2022

Devlette 40 Özelde 45

 

        Haftalık Çalışma Saati Ne Kadar?, Haftalık Mesai Saati Ne Kadar?

Merhabalar sevgili dostlar,

    Daha önceki yazılarım da belirttiğim devlet erk i eliyle yapılan yasal ve hukuksal haksızlık ve adaletsizliklerden birine de bu yazımız da değineceğiz. 


    657 sayılı kanuna göre devlet memurları hafta da en çok 40 saat çalışabilirler, 4857 sayılı iş kanununa göre özel sektör de çalışanlar ise hafta da en fazla 45 saat çalışabilirler.

    Şimdi burada devlet yasa ile diyor ki, devlete kapağı attıysan hem daha az çalışırsın hem daha çok para kazanırsın hem daha çok yan hakların olur, daha çok resmi tatil günün olur, nerdeyse sınırsız denecek iş güvencesi olur, emekli ikramiyen ve maaşın daha çok olur.

    Yok ama devlete kapağı atamadıysan cezalandırır gibi aç gözlü paragöz patronların olduğu özel sektör de hem daha fazla çalışarak hem daha az kazanarak , daha az yan özlük hakkı ve yan hakkın , yok denilecek kadar az iş güvencesi ile doğru dürüst denetleyemediği(daha az çalıştırıp daha çok para verdiği memurlarının o az işi de çok düzgün yapmamalarından) adına iş adamı , işveren  denilen aç gözlü paragözlerin oyuncağı ol diyor vatandaşına.


      Bu devlet erki eli ile yapılmışmış bir adaletsizlik ve haksızlıktır. Bu ve buna benzer haksızlık  ve adaletsizlikler düzeltilmeden bu devlet maddi zenginlik içinde yüzse de manevi olarak açgözlü patronların pençesinde kıvrandırdığı vatandaşlarından daha fakir kalmaya mahkumdur.

       Ümit ederim bir gün biri ya da birileri bunu fark eder ,düşünür, aklına gelir ve düzeltirse bu güzelim vatanım, devletimin de daha da adil ve hakkaniyetli olmasıyla daha yaşanılır ve güzel bir ülke olur.

        Buna benzer başka konularda ve yahut da  bu yazıda ki konunun ayrıntılı incelemesi ile bakşa bir yazı da görüşmek üzere. 

 

@tcbestepe, @iletisim, @ csgbakanligi 


18 Temmuz 2022

Dolar Nasıl Düşer?

 

 
 
            Dolar Nasıl Düşer? İşte Size Formül
 
 
            Hepimizin bildiği üzere yabancı ülke para birimleri döviz olarak ifade edilir. Bunlardan ülkemizde ve dünyada en çok kullanılanları Dolar(USD), Euro ve Sterlin dir.
 
        Bunların içinde Dolar yani USD Amerikan Doları tüm dünyada kullanılan ve iğneden ipliğe denilecek kadar her şeyin fiyatının endeksli olduğu bir  para birimidir. Yani dünya da geçerli bir rezerv para birimi olarak kabul edilir. Petrolden altına kadar hemen hemen herşeyin fiyatı belirlenirken dolar baz alınır ve dolarla alınıp dolarla satılır.
 
          Doların sahiplerinin daha çok paraya ihtiyaçları olduğunda çeşitli senaryolalarla doların fiyatını yükseltirler ve Amerika Birleşik Devletlerinin para birimi olduğu içinde bu bir şekilde Amerikan devletinin de işine gelir.
 
         Sözü fazla uzatmadan dünya genelinde neden ve nasıl yükseldiğine veya yükseltildiğini fazla irdelemeden ülkemiz Türkiye'de neden yükseltiği konusuna ve nasıl yükseltildiği konusuna değinerek nasıl düşürüleceği konusundaki fikirlerimi paylaşacağım.
     

             Birincisi dolar yada döviz faizden bir farkı yoktur. Her halükarda ülkenin parası ve emeği yurt dışına gitmektedir. Para fiziki olarak gitmesede değersel olarak gitmektedir. 

 

              Dolar üzerinden spekülasyonlara izin vermemek için vatandaşı bu işin içinden almak gerekir. Bunun yoluda Kur Korumalı Mevduat Hesabı gibi yöntemlerle olmaz ve olmadığı da görülmüştür.

              Şimdi burada ben paramın değerini koruyorum diyip dolar alan sade vatandaş(zengin olabilir fakir olabilir) sözüm size;

           Sen kendi milli paran dolar karşısında değer kaybediyor(kaybettiriliyor)diye gidip o doları alıyorsun ya senin ülkenin parası yine değer kaybediyor ve sen o değerini düşürdüğün(açıklayacağım ) paradan daha çok elde ediyorsun dolarını bozdurduğun zaman ama o sen paranın değerini korumuş değil ülkende parasının değerini koruyacak kadar parası olmayan , maaşından arda parası kalmayan çalışanın, mahsülünü satamayan çiftçinin emeğinin karşılığını çalıyorsun da kendine göre paranın değerini korumuş oluyorsun. Şahsım adına böyle insanlara hakkımı helal etmiyorum. Hırsızdırlar o yüzden.

               Sen paramın değerini koruyacağım diye dolar alırken doların değerini yükseltiyorsun, ve o doları alırken ödediğin ₺ Türk Lirası ile o dolar aldığın insanlar tekrar dolar alıyorlar ve Doların değerini olmaması gereken değerlere yükselterek senin halkının parasını emeğini iki kere çalmış oluyor. Bunu hem dolar alan vatandaş sen yapıyorsun hem de başkalarının yapmasına katkı veriyorsun. Kısır döngü gibi. Faiz gibi işte katlanarak gidiyor.


             Bunu önlemenin yolu en azından bu ülkenin vatandaşının birbirinin parasını ve emeğini çalmasına son vermek için dövize vergi getirilmeli. Yurt dışı ile ticaret yapan yani yurt dışına mal satıp karşılığında döviz alan yada yurt dışından mal alıp döviz ödemesi yapacak şirket ve şahışlar hariç, yurt dışından emekli olup dövizle maaş alanlar vatandaşlar(vb.) hariç döviz alış satışına KDV ve ÖTV vergisi koymak. 

          Alınıp satılan herşey de KDV zaten var. Yurt dışından alınan herşey de değişen oranlarda da olsa ÖTV var. Döviz de para birimi de olsa TCMB'nda basılmadığına göre yurt dışından alınıyor ve karşılığında yurt dışına paramız çıkıyorsa dövizden de ÖTV pekala alınabilir.

 

            Yok bu olmaz Ticaret Kanunu, Anayasa, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası anlaşmalar felan engel ise, döviz alan vatandaş parasının değerini koruduğunu iddia ediyorya(aslında hırsız döviz almayan,alamayanların para ve emeğini çalıyor)örneğin; 100.000,00₺ lik döviz aldı bir süre sonra da bozdurdu ve karşılığında 155.000,00₺ aldı. Bu durumda 55.000,00₺ gelir elde etmiş oldu. Çünkü 5000₺ maaş alan kişi bu süre zarfında yine 5000₺ maaş aldı çünkü onun 5000₺ sinin 1250₺ sini dolar alan vatandaş (ç)aldı. Nerede bunun gelir vergisi?. Bu ülkede şuan asgari ücret üstünde maaş alan herkesten gelir vergisi alınıyor. Gelir vergisini verdikten sonra geriye diğer insanların para ve emeklerini çalmak için parası kalan ve onunla da döviz alan ve kendine parasının değerini koruyan ama gerçekte diğer vatandaşların cebinden parasını alnından alın terini çalan kişinin elde ettiği bu gelire neden vergi konulmasın.


            Doları ve dövizi düşürmenin yolu, ya onları mal olmaktan(para ile alınıp satılan şey) çıkarmak gerekir yada mal olmaktan çıkaramıyorsak o zaman diğer mallara yaptığımız gibi KDV ve ÖTV koyup o malın ticaretini yapıp gelir elde edenlerden de gelir vergisi almalıyız. Nokta


@tcbestepe, @hmbakanligi,@iletisim

13 Temmuz 2022

Asgari Ücret Tehlikesi

 

        2022 yılı ikinci 6 ayında uygulanacak asgari ücret net 5500 ₺ olarak belirlendi. Zam oranına , miktarına yeterli olup olmadığına yada bununla nasıl geçinilirine değinmeyeceğim bu yazıda. 

 

        Esas değinmek istediğim, hükümetin ve dolayısı ile de devletin asgari ücreti artırabilmek için vergiden vazgeçmesinin tehlikeleri. Yani demek istediğim asgari ücrette verginin düşük olması ve asgari ücretin üstündeki ücretlerde vergilerin olması işverenlerin daha az vergi ödemek için bünyesinde bulunan kadrolara alacağı çalışanların daha fazlasını asgari ücretle çalıştırmaya yönelmesine sebep olabilir. Bu da giderek daha çok insanın asgari ücretle çalışmasına sebep olacaktır.

 

            Bunun sonucunda asgari ücret alanların oranı toplam çalışanların içinde giderek artacak ve daha çok insan dar gelirli sınıfına dahil olacaktır. Bunun sonucunda devletin sosyal ve ekonomik destek vereceği vatandaşının artması ile beraber vergi gelirleri azalırken sosyal yardım ödemeleri artacağı için devlet bütçesine daha fazla yük binmesine sebep olacaktır. 

            Bu sefer de bu yükün getirdiği açığı kapatmak için ya yeni zamlar yapılacak ya da yeni vergiler getirilecektir. Yani asgari ücretliye yapılan zammın patronların cebine çok dokunmaması için asgari ücretli ve diğer ücretlilerden telafi edilecektir.

 

            Yapılması gereken ise zengin patronların ya gözlerinin doyurulması(bu zenginlerin gözü doymak bilmiyor maalesef:( ) lazım , yada gözlerinin korkutulması lazım. Eğer bu patronlar ve zenginler bu ülkenin insanın zengini ise hem asgari ücreti artırmak için devletten vergi indirimi isteyip hem de ürettikleri ürünlere asgari ücret arttı diye sadece bir zam döneminde zam yapmasınlar. Zaten bu ülke de satılan herşeyi onlar üretiyor,ithal ediyor ve pazarlıyorlar. Asgari ücreti artan yada diğer ücreti artan insanlar zaten onların ürettikleri sattıkları pazarladıkları malları alacakları için o para zaten onlara yine dönecek. Sadece 6 ay yada en fazla 1 sene kardan zarar edecekler yani daha az kar edecekler ama çalıştırdıkları insanlardan daha çok insanı biraz daha fazla mutlu edecekler.

 

            Asgari ücretin standart ücret haline gelmemesi için devletin daha çok dikkat etmesi, vergiden vazgeçmekten ve o vazgeçtiği vergileri başka vergi ve zamlarla telafi etmeye çalışmaktan başka yollar bulması gerekiyor.

 

 

@tcbestepe, @csgbakanligi, @tcailesosyal, @HMBakanligi ,@iletisim

11 Temmuz 2022

Kur Korumalı Mevduat Hesabı ile Yapılan Eşitsizlik

 


        Malumunuz olduğu üzere 2021 yılının sonlarına doğru TCMB nin politika faizini düşük tutması bahane edilerek dolar üzerinden kur ve altın fiyatlarının speküle edilerek piyasa şartlarının dışında yükseltilmesini engellemek için hükümetin bulduğu geçiçi ve uzun vadede çok da işe yaramayan bir çözüm olan Kur Korumalı Mevduat Hesabı yada Döviz Korumalı Mevduat Hesabı adı altında bir uygulama başlattı.


        Bu uygulama da hükümet yada devlet fark etmez bunu bir çözüm olarak görmüş olabilir ya da böyle bir yolu tercih de etmiş olabilir. Karar verici onlardır , çünkü görevleridir. Çözüm oldumu , geçiçi olarak evet ama bu yazı yazıldığı anlar da bu uygulamanın yapılmasına karar verildiği tarihteki rakamlara yeniden ulaştı döviz kurları.


        Burada benim eleştirdiğim ve yanlış bulduğum daha doğrusu devlet eli ile yapılan adaletsizlik ve haksızlıkara bir örnek daha eklenmesi.

        Şöyle ki; bu uygulama ile parası olanı yani kazancından giderlerini karşıladıktan sonra geriye kalan parası ile de gelir elde edebilecek durumda olan kişilerin paraı korunmuş oluyor. Asgari ücret alan yada aldığı ücret veya elde ettiği kazançla giderlerini karşıladığında geriye parası kalmayan hatta bir sonraki aydaki gelirine borçlanan kişilerin parası korunmuyor. 

        Asgari ücret açıklandığındaki döviz karşılığı ile 3 ay yada 4 ay sonraki karşılığı yüzde 40 yüzde 50 azalıyorsa asgari ücretlinin yada ücretli çalışanın her ay ücretinin döviz karşısındaki kaybı nasıl korunacak ya da devlet onları neden korumuyor.

        Parası olanın parasının değerini koruyan devlet her ay sonu aldığı ücreti giderlerine yetmeyen insanların parasını neden korumayarak vatandaşları arasında ayrım yaparak adaletsizlik ve  haksızlık yapar.

 

        Devlet erki eli ile yapılan bu haksız ve adaletsiz uygulamalar, zamanla vatandaşlarının devletine karşı bağlılık,güven ve sadakatlerini sarsacaktır. Bu ise ileri de devletin beka sorunlarına sebep olacaktır.


@tcbestepe,   @hmbakanligi,  @iletisim

Gelir Testi Haksızlığı

 

    GSS(Genel Sağlık Sigortası) kanununa göre herhangi bir sigortalı işte çalışmayanlar genel sağlık sigortası primi ödeyeceklermi yoksa onların yerine devlet mi ödeme yapacak bunun belirlenmesi için gelir testi yaptırmaları gerekiyor.

     Sigortalı işte çalışmayan 18 yaş üstü herkesin GSS kapsamında yaptırmak zorunda olduğu gelir testinde gelir testine giren kişinin yaşadığı hanedeki eş, evli olmayan çocuk, büyükanne ve büyükbabanın gelirlerinin toplamı dikkate alınır. Yani, gelir testine giren kişinin sadece kendi geliri değil, yaşadığı hanedeki bu kişilerin gelirlerinin toplamı dikkate alınır ve gelir belirlenir. Gelir miktarı da hane içerisinde yaşayan kişi sayısına bölünerek hanedeki kişi başına düşen gelir tespit edilir.

Bu testin amacı, hane halkında kişi başına düşen gelirin tespiti olduğu için; aile bireylerinin harcamaları, taşınır ve taşınmaz malları dikkate alınır. Test, aşağıdaki tespitlerin toplanmasıyla sonuca bağlanır. Ailenin gelirleri şunlardır:

– Ailenin tespit edilen aylık geliri
– Aile kendi evinde ya da kira ödemeden bir başkasının evinde oturuyorsa, evin rayiç bedelinin 240’ta biri.
– Ailenin oturmadığı başka konutu varsa bunların da 240’ta biri.

– Aile bu konutu kiraya vermişse, kira bedeli.
– Dükkanlar için rayiç bedelin 240’ta biri.
– Arazi ve tarlaların rayiç bedelinin 240’ta biri.
– Binek otomobil ya da ticari amaçlı binek araç için rayiç bedelinin 120’de biri.
– Büyükbaş ya da küçükbaş hayvanlar varsa, ilçe ya da il Tarım Müdürlüklerince bunlar için tespit edilen aylık gelir.
– Bankadaki mevduat hesapları için aylık faiz getirisinin iki katı tutar.
– Sürekli olarak alınan burs, yardım gibi ödemelerin aylık ortalaması.
– Diğer tüm gelirlerin aylık ortalaması.

Aşağıdakiler ise harcamalar olarak kabul edilir:

– Giyim, gıda, sigara, yiyecek, kira, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi tüm giderlerin aylık ortalaması.

 Şimdi kanundaki bu maddelere göre Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında yapılan gelir testine göre diyelim ki ailenizden ayrı bir şekilde ayrı bir şehirde ayrı bir ikamette bulunuryorsunuz ve bir şekilde işşiz kaldınız ve gelir testi yaptırmanız gerekti. 

Buna göre daha önce çalışırken bankadan aldığınız kredi kartınız yada kartlarınıza borçlanarak ev kiranızı öderseniz, aç karnınızı doyurursanız, toplu taşımaya binerseniz, bağımlı yada tiryaki olduğunuz için sigara alıp içerseniz bu borçlanmalarınızı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında gelir testi formuna da yazarsanız hapı yuttunuz demektir. Devlet sizi zengin sanar ve üst sınır yada bir altından gss primi ödemeniz gerektiğini söyler ve siz bu dönemde acil servis de dahil olmak üzere hiç bir şekilde sağlık kuruluşundan faydalanmasanız bile devlet sizi gss prim borcu yükümlülüğüne sokar. Yani zaten mecburen borçlanıyorsunuzdur devlette sizin borç yükünüzü artırmak için elinden geleni yapar maalesef.

Burada tek yaşayan kişi başka şehirde yaşayan ailesinin gelirleri yada yükarı da sayılan maddelerdeki varlıklardan oluşan varsa bir gelire ortak ediyorsa devlet diyorki sana madem ailesiniz paranız yoksa da evinizi satın,arabanız varsa arabanızı satın, tarla arsa ne varsa satın  bana  GSS primi ödeyin diyor. Madem ailenin her şeyi gelir testine göre ortaya konuyor o zaman vatandaş olarak şöyle deme hakkımızda olur; benim ailemde sigortalı yada emekli olan ebeveyn var onların sigortasında yararlandır beni(ki daha önceden öyle idi),SGK bütçesi bu yükü karşılamaz diyecekse devlet o zaman sigorta primi ödememek yada az ödemek için yapılan dalavereleri(özellikle iflas-tafsiye süreçlerini) tespit edip engellesin, yada sgk bütçesinin çar çur edilmesine engel olacak çözümler bulsun emin olsun o zaman vatandaşını yasaları ile zor durumda bırakmaz devlet. 

Yada tek başına yaşayan vatandaşına diyorsaki devlet madem iş bulana kadar borçlanarak yaşıyorsun(sokakta kalmamak için kiranı ödüyorsun, aç kalmamak için yiyecek alıyorsun) o zaman borcuna biraz borçta ben katayım mı diyor, borç da olsa bunları yapıyorsan ben bunu gelir kabul eder seni borçlandırırım mı diyor. 

Her iki durumda da zaten zor durumda olan vatandaşını daha da borçlandırarak devlet adaletsizlik, haksızlık yapıyor ve vatandaşını mağdur ederek devlet ile vatandaşın arasında ki güveni zayıflatıyor. Ama ikincisi durumunda vatandaşa şöyle bir şey söyleme hakkı doğuyor bence, Ey devletim madem benim borçlanarak yaşamamı gelir kabul ediyorsun benim kredi kartları borcu şu kadar oldu bunları öde bir zahmet der.

Demem o ki GSS yasası ve onunla gelen gelir testi uygulaması ile devlet eliyle yasal olarak vatandaşına adaletsiz ve haksız davranarak zulm ediyor ve devletine olan güven ve bağı zayıflatıyor.



 

 



05 Temmuz 2022

Genel Sağlık Sigortası(GSS) Adaletsizliği


 

Kısa adı GSS(Genel Sağlık Sigortası) olarak bilinen yasaya göre , 18 yaşını doldurmuş herkesin eğer bir işte çalışmıyorsa kendisinin ve ailesinin de maddi durumuna göre GSS primi ödemesi gerekiyor.

Burada okuldan yeni mezun olmuş ve hiç çalışmamış sigorta girişi ve sigorta primi ödemesi olmayan biri ile 4500 gün üzeri sigorta prim ödemesi ve 25 yıl sigortalılık süresi olan ve sadece yaşı dolu olmadığı için emekli olamayan , emeklilik için 3 şarttan 2 tanesini yerine getirmiş olan kişi aynı kefeye konulmaktadır. GSS primi ödeme zorunluluğu. 4500 gün ve 25 yıl sigortalılık süresi olan vatandaşa diyorki devlet yaşında tutsaydı (gerçi onuda sonradan yapılan yasal düzenleme ile oyun sırasında kural değişikliği yapmıştır) seni hem emekli edip maaş bağlayacaktım sana ve sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalanacaktın ama şimdi yeterince yaşlı değilsin o yüzden o ödediğin 4500 gün prim ve 25 yıl sigortalılığın umrumda değil 18 yaşındaki genç gibi sen de GSS primi ödeyeceksin diyor. Ama aynı vatandaşı çoğu devlet kurumlarında işe alırken de diyor ki yaş sınırı getirerek bir dakika dur bakalım çalışmak için yaşlısın biraz gençleşde gel diyor. Bunu özel sektör daha fazla yapıyor .

O zaman vatandaşa da devlete şunu deme hakkı doğar yasal olarak olmasa da doğal ve hakkaniyet olarak; ben madem özel sektörde ve devlet kurumlarının çoğunda çalışmak için çok yaşlıysam ya beni emekli et, ya hem devlette hem özel sektörde bu yaş sınırına bir çözüm bul(devletsin sen bulmayacaksan kim bulacak çözümü) , ya da emeklilik yaşını o kadar yükseltmen yanlış bunu düzelt sevgili devletim. 

Vel hasılı, GSS yasasının içeriği uygulanışı şartları itibariyle devlet eliyle adaletsiz ve haksızlık yapılmasına mahal verdiği için vatandaşın devletine güvenine, inancına, itimadına zarar verir. Bu tür uygulamarın bilmiyerek ve istemeyerek de olsa artması ile devlet ile vatandaşı arasında ki bağlara zarar vererek sıkıntılara sebep olur.

Bu konu üzerinde daha fazla yazabilirim ama şimdilik burada sonlandıracağım belki başka bir yazıda devam ederim. 

 

@tcbestepe , @csgbakanligi , tcailesosyal , @iletisim


Öne Çıkan Yayın

Emeklilik Yaşı Nasıl Düşer?

 Yüksek Emeklilik Yaşına Çözüm Nasıl Bulunacak?     Herkesin şikayet ettiği emekli olma yaşı hakkında bende kendi fikirlerimi belirtmek iste...

Bu Blogda Ara